Okul başarısızlığı ve okula uyum güçlükleri, çocukluk ve ergenlik döneminde sık karşılaşılan sorunlardır. Bu sorunlar; bireyin ruh sağlığını, çevre ve aile ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle çocuk ruh sağlığı kliniklerine yapılan başvuruların önemli bir kısmını okul başarısızlığı ve okula uyum sorunları oluşturmaktadır. Okul başarısızlığının nedenleri arasında zeka geriliği, ruhsal bozukluklar, görme-işitme problemleri, kronik hastalıklar, sosyo-kültürel düzeyinin düşüklüğü, aile içi çatışmalar, çocuklardaki motivasyon eksikliği, okul veya öğretmenden kaynaklanan problemler gibi faktörler yer almaktadır. Bu nedenlerin biri veya birkaçı çocukların okula uyum sorunu yaşamasına sebep olabilir. Bunların dışında okul başarısızlığına yol açan bir neden de öğrenme güçlüğüdür.

Öğrenme, insanın doğduğu günden ölünceye kadar devam eden, gelişim düzeyine göre gerçekleşen kapsamlı ve karmaşık süreçler zinciridir. Bu nedenle öğrenme sadece okulla sınırlandırılmamalıdır. Öğrenme kısaca bilginin kazanılması diye tanımlanırsa bireyin bilgi kazanırken güçlüğe uğramasıyla ortaya çıkan problemlere de öğrenme güçlüğü denilebilir.

“Öğrenme güçlüğü genel bir terimdir ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerin kazanılmasında ve kullanılmasında heterojen bir bozukluk grubunu gösterir”. Bu bozukluklar birey için doğuştandır ve her yaşta görülebileceği kabul edilir (Şenel, 1998).

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı sınıflandırma sisteminde öğrenme güçlükleri için şu sınıflama ve kavramlar kullanılmıştır:

  • Okuma güçlüğü (dyslexia),
  • Matematik güçlüğü (dyscalculia),
  • Yazılı anlatım güçlüğü (dysgraphia)
  • Başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozukluğu olmak üzere dört başlık altında sınıflandırılmaktadır (DSM-IV, 1998).

Disleksili bireyler normal zekaya sahip olmalarına karşın beklenenden daha düşük okuma performansı gösterirler.

Disleksi bir hastalık değil, dil kazanımının farklı derecelerde etkilenmesi durumudur (Şenel, 1998). Öğrenme güçlüğünde olduğu gibi disleksiye de eşlik eden bazı bozukluklar bulunmaktadır. Genel olarak disleksiye eşlik eden bozuklukların hiperaktivite (aşırı hareketlilik), hipoaktivite (aşırı yavaşlık) ve dikkat eksikliği olduğu bilinmektedir. Dikkatle ilgili bir sorun olmadığı halde ortaya çıkan gelişimsel disleksiye ise “saf disleksi” adı verilmektedir. Herhangi bir zeka sorunu olmayan bir kişi okuma yeteneğini hiç bir zaman tam kazanamazsa veya çok geç ve yavaş bir biçimde kazanırsa ve buna yol açacak herhangi bir beyin hastalığı söz konusu değilse buna da “gelişimsel disleksi” denir.

Dislektik bireylerde görülen özellikler şu şekilde sıralanabilir:
– Okuma bozukluğu: Kelime, hece ve harfleri yanlış okuma, kelime unutma.
– İmla bozuklukları: Tek ve iki sesli harf gruplarında imla hataları.
-Yazı bozuklukları: Harfleri doğru kopyalayamama veya yazamama, yazısının okunamaması.
Okuma yazmayı yeni öğrenen çocuklarda ters yazma, kelimelerin yerini değiştirme durumu disleksi olarak algılanmamalı, ancak bu durumun ileriki okul yaşamında devam etmesi durumunda disleksiden şüphelenilmelidir. Disleksiler kelimeleri kopyalarken ve adlandırırken zorluk çekerler. Disleksilerin zeka düzeyleri düşük değildir. Aralarında üstün zekalıları görmek mümkündür. Disleksi bir hastalık değil, sesli sembolleri istenilen şekilde düzenleyememe sorunudur (Özgür, 2006).

Disleksi alanında yapılan birçok araştırmada dislektiklerin aşağıdakilerin bir veya birkaçında sorun yaşadıklarını ortaya koymuştur:

  • hafıza
  • ardıllık
  • zamanı planlama
  • oryantasyon
  • sağ solu karıştırma
  • eşzamanlı aktiviteler

Disleksi, okumayla birlikte dinleme, konuşma, sürekli düşünme, kelimeleri oluşturma gibi tüm dil becerilerini ve bunun yanında diğer akademik alanlardaki becerilerini de olumsuz etkilemektedir. Bunun için disleksinin erken yaşlarda tespit edilmesi birçok problemin önüne geçeceğini ortaya koymaktadır.

Başka Türlü Adlandırılamayan Öğrenme Bozukluğu
Bu gruptaki öğrenme güçlüklerin temel özelliği, akademik beceri bozukluklarının zekâ geriliği, yetersiz eğitim ya da duygusal özürlerle açıklanamıyor olmasıdır.  Kişinin takvim yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda her bir bireysel beceriyi ölçen testteki başarı beklenenin önemli derecede altında olmamasına karşın, okul başarısını önemli ölçüde etkileyen her üç alandaki (okuma, yazma, matematik) sorunları kapsayabilir. Başka türlü adlandırılamayan öğrenme güçlüğü kategorisi herhangi bir öğrenme bozukluğu tanı ölçütlerini karşılamayan, öğrenme güçlükleri için kullanılmaktadır. Bu nedenle diğer öğrenme güçlükleri gibi bir tanı ölçütü bulunmamaktadır.

Amerika Pediatrik Akademisi tarafından, çocuk veya yetişkin dislektik veya öğrenme güçlüğü çeken bireylere:

1) Erken tıbbi ve eğitimsel, psikolojik değerlendirme ve teşhis yapılmasının
2) İspatlanmış ve geçerli araştırmalarla kanıtlanmış tedavi uygulanmasının gerektiği belirtilmiştir.

Uzmanlar çocuklardaki öğrenme güçlüklerinin 7 yaşından önce belirlenebileceğinde hemfikirdirler. Bununla birlikte, bu problemlerin, okul öncesi yaşta öğrenme güçlüğü olarak görülmesine de karşıdırlar. Birçok uzman, okul öncesi çocukların öğrenme sistemine henüz yabancı olduklarından tanının zor olduğunu ileri sürerken, bazı uzmanlar, ise çocuklardaki öğrenme güçlüğünün okul öncesinde hatta 3–4 yaşlarında bile belirlenebileceği kanaatindedirler.

Disleksi Teşhisi Nasıl Konulur?
Disleksinin birden çok belirtisi olduğu için teşhisi oldukça zor olabilir. Kesin teşhis için okulda veya bireysel olarak bir değerlendirme yapmak gerekir.

Disleksiye tanısal yaklaşımda değerlendirilen çeşitli kriterler mevcuttur:

Aile bireylerinde benzer problemlerin varlığının değerlendirilmesi

  • Zeka düzeyi
  • Konuşma becerisinin değerlendirilmesi
  • Kelime tanıma
  • Konuşma ve okuma ile ilgili akıcılığın değerlendirilmesi
  • Okuduğunu anlama
  • Kelime haznesinin değerlendirilmesi
  • Yeni ve farklı kelimeleri anlama ve okumanın değerlendirilmesi
  • Fonolojik (söyleniş) bakımından kişinin beyninin işleyişinin değerlendirilmesi

Bulgular test sonuçları ile karşılaştırılarak teşhis koyulması kolaylaştırılabilir. Eğer aile bireylerinde de disleksi varsa, disleksi şüphesi kuvvetlenir. Tüm bu sonuçların bir uzman tarafından değerlendirilmesi ile kesin teşhis koyulabilir.

Disleksinin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Disleksi, bireyin ömrü boyunca sürecek bir durumu olduğu için tedaviden ziyade, yol açtığı sorunlara ilişkin alınabilecek önlemler ile tedavi planlanır. Çünkü diğer birçok hastalıktan farklı olarak disleksi tedavisi herhangi bir ilaç veya cerrahi işlem ile mümkün değildir.
Disleksi belirtilerinin anlaşılmaya başlanması ilkokul dönemlerine denk geldiğinden, teşhis yapılır yapılmaz çocuk özel eğitime tabi tutulmalıdır. Çocukta herhangi bir zeka geriliği söz konusu olmadığından, bireyselleştirilmiş olarak verilecek eğitim çocuğu rahatlıkla akranları ile aynı seviyeye getirecektir. Ancak disleksi teşhisi konulan çocuğun eğitimi, yine özel eğitim alan öğretmenler tarafından verilmelidir.

Bunun yanında zaman zaman disleksisi olan çocuğun terapiste de ihtiyacı olacaktır. Çünkü akranlarına göre farklı bir kişiliğe sahip olduğundan, akranlarına uyum sağlamada güçlük çekebilir. Aynı zamanda terapist ile okuldaki eğitimcinin de uyum içinde çalışması gerekir. Bu bireyler için öğretim ortamı birden çok duyuya hitap edecek şekilde düzenlenmelidir. Bu sayede birey zayıf olan duyusunun eksiğini, kuvvetli olan diğer bir başka duyusuyla tamamlayacaktır.

Disleksi Eğitimi Ve Eğitim Teknikleri
Disleksi belirli eğitim yaklaşımları ve teknikleri kullanılarak tedavi edilir ve müdahale ne kadar erken başlarsa o kadar etkili olur. Yapılacak psikolojik testler çocuğun öğretmenlerinin uygun bir öğretim programı geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Öğretmenler çocuğun okuma becerilerini geliştirmek için işitme, görme ve dokunma tekniklerini kullanabilirler. Bir çocuğa öğrenmek için farklı duyular kullanmalarına yardımcı olmak – örneğin, bir dersi kayıttan dinlemek ve derste kullanılan harflerin şekli ile konuşulan kelimeleri parmakla çizmek – bilgilerin beyine işlenmesine dolaylı olarak yardımcı olabilir.

Disleksi tedavisine örnek olarak:
*Kelimeleri oluşturan en küçük sesleri, yani fonemleri ya da ses birimlerini tanımayı ve kullanmayı öğrenmeyi,
*Harflerin ve harf dizelerinin bu sesleri ve kelimeleri temsil ettiğini, yani fonetiği ya da seslendirmeyi anlamayı,
*Okuduğunu anlamayı,
*Okumayı düzeltmek, akıcılığını ve hızını artırmak için yüksek sesle okumayı,
*Tanınan ve anlaşılan sözcüklerden oluşan bir kelime haznesi oluşturmayı öğrenmede bireye yardım etmeye odaklanabilir.

Mümkün olduğu kadar bir okuma uzmanıyla gerçekleştirilen özel ders oturumları disleksi olan bireyler için yararlı olabilir. Eğer okuma engeli daha ciddiyse, özel dersin daha sık gerçekleşmesi gerekebilir veya ilerleme daha yavaş gerçekleşebilir.

Anaokulunda veya ilkokul başlangıcında sınıfta ek yardım alan disleksik okuma becerilerini ilkokul ve lisede başarılı olacak kadar geliştirir. Ancak daha üst sınıflara kadar destek ve yardım almayan çocuklar iyi okumak için gerekli becerileri öğrenmekte daha fazla zorluk çekebilirler.

Bu durumda çocukların akademik olarak geride kalmaları muhtemeldir. Şiddetli disleksi olan bir çocuğun okuması hayat boyu kolay olmayabilir, ancak bu çocuğun okumasına ve okul performansı ile yaşam kalitesini artıracak stratejiler geliştirecek becerileri öğrenmesine engel değildir.

Ebeveynler disleksi sorunu olan bir çocuğun başarılı olmasına yardımcı olmada çok önemli bir rol oynarlar. Bunun için sorunun erkenden ele alınması tavsiye edilir. Disleksi şüphesi varsa, çocuğun doktoru ile iletişime geçilmelidir. Bunun için çocuk 6 aylıkken ve hatta daha da küçükken başlamak en iyisidir. Çocukla birlikte sesli kaydedilmiş kitapları dinlemek bir başka yöntemdir. Zaman içerisinde çocuk büyüdükçe, hikayeleri çocuğa anlattıktan sonra bir defa da birlikte okunması tavsiye edilir. Bununla birlikte çocuğa yüksek sesle bir şeyler okumak tavsiye edilir.

Çocuğun okulu ve öğretmenleriyle birlikte çalışıp, okulda nasıl başarılı olabileceğine dair ortak bir strateji belirlenmesi tavsiye edilir. Bununla birlikte okuma zamanı teşvik edilmelidir. Hemen her çocuğun okuma becerilerini geliştirmesi için okuma alıştırması yapması gerekir.

Bunun için ebeveynin de örnek olması tavsiye edilir. Eğer ebeveyn gün içinde belli bir süreyi kendisi okumaya ayırırsa, çocuk bunu örnek alacak ve okumanın eğlenceli olabileceğini görebilecektir.

Özlem AZARGÜN
Disleksi ve Özgül Öğrenme Güçlüğü Eğitmeni
Vatan Anaokulları Koordinatörü